Bu Pazar farklı bir yürüyüş parkuru deneyelim diye çıktık evden. Yol bizi Parkorman’a getirdi desem yalan olur, aramızdan bazıları zaten çoktan planlamış buraya gelmeyi.. Arabamızı görevlilerin işaret ettiği yere bırakıp, yürüyüş parkurunu bulduk.





Gayet iyi gidiyorduk, yürüyüş yolunun ikiye ayrıldığı bir noktada sola yani park sınırları dışına yani vahşi doğaya doğru rotamızı çizdik. Bir müddet sonra önümüzde köylüleri fark ettik. Demek ki yakınlarda bir yerlerde bir köy var. Derken köylüler gözden kayboldu, uzaklardan köpek havlama sesleri gelmeye başladı. Oylamaya sunduk, devam mı, dönelim mi? Köpek konusunda hepimiz tırsak çıktık, macera ruhumuzu oracıkta bırakarak, arkamıza bir daha dönmeksizin gerisin geri döndük. Saptığımız noktaya geldikten sonra ilerlerken gene yol ikiye ayrıldı, yine sola dönen başka bir yola girdik.
Köpek konusunda hepimiz tırsak çıktık, macera ruhumuzu oracıkta bırakarak, arkamıza bir daha dönmeksizin gerisin geri döndük. Saptığımız noktaya geldikten sonra ilerlerken gene yol ikiye ayrıldı, yine sola dönen başka bir yola girdik.
Doğal olarak benim fotoğraf sevdam yüzünden yolun büyük bir kısmında eşim ve görümcem benden her zaman 100 m ileride yol aldı. Taa ki birileri beni “ ya makinan ya ben!” diye tehtit edene kadar..

Neyse.. Amaç yürüyüş değil mi? Nolur 1-2 kilometre fazla yürüsek!

Böyle yorucu yürüyüşlerle neden kendimizi paraladığımızı evime her geldiğimde yeniden idrak ederim. Tabii ki evimizi daha çok sevmemiz için..