18 Ekim 2007 Perşembe

Ağva

2004 Haziran..

İstanbul’da yaşayanlar Şile’ye bağlı Ağva Beldesini bilirler. Şehirdışına çıkıp, haftasonu kaçamağı yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan.

O sıralar işim nedeniyle Edirne’de ikamet ediyordum, eşimde İstanbul’da idi. Evlendikten ancak bir yıl sonra aynı çatı altına gelebildik. Yıllık iznimizin ilk 3 gününü Ağva’da geçirip ordan da Manisa’ya geçmeyi planlamıştık. Uzun bir tatil olacağı için kocaman, kırmızı bir bavul almıştım. Eşim beni İstanbul’da ilk defa otogarda karşıladığında ilk önce anlam veremediğim bir şok durumu yaşamıştı, sevgili kırmızı bavulumun devasa hacmiymiş meğer onu sarsan. Eee haklıydı da. Arabayla gitmeyeceğimiz için ve de aktarmalı birkaç yere gideceğimiz için o bavulun tatil boyunca kankası olacaktı biricik kocam.. Allah'tan birbirlerine çabuk ısındılar..

Bir de, her aktarma esnasında ya da havalanında bagaj beklemede, yani sevgili bavulumuzun diğer bavullarla yanyana geldiği her anda, eşimin bavulumuza bakıp bakıp, “Bavuldaki şu karizmaya bak! Bizimki kadar kaliteli ve dikkat çeken başka bir bavul görüyor musun burda ?” deyip de o hiç hoşlanmadığı bavulu ile çocuğu gibi gurur duyması yok muydu! (nasıl dikkat çekmesindi, hem kırmızı hem de kocaman)

Nerdeeeen nereye geldi söz. Ağva diyordum.. Yeşilçay ve Göksu'nun denize döküldükleri yerde oluşan küçük bir delta üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri. Latince'de "iki dere arasındaki köy" ve "su" anlamlarına geliyormuş... Ağva’da Göksu kenarında birçok pansiyon mevcut, hepsi birbirinden güzel. Ama şimdiye kadar benim için en özel olan yer, Paradise Motel idi. Buraya herhangi birinin tavsiyesi üzerine gitmedik, tamamen tesadüftü. O dönemde bungolaw sayısı sınırlı olduğu için aylarca önce rezervasyon yaptırmıştık da yer bulabilmiştik.


Paradise Motel bir aile işletmesi.. Galip Bey ve eşi, sizi evlerine gelen bir misafirmişsiz gibi hissettirmeyi çok iyi biliyorlar doğrusu. Galip Bey ilk defa 10 yıl önce buraya av amacıyla gelmiş ve kendine küçük bir ev yapmış, bu güzelliği diğer insanlarla da paylaşmaya karar verince bu işletme ortaya çıkmış.
Nehir kenarında bungolaw tipi evlerden oluşan tesisin en güzel yanı nehire yukarıdan bakan ahşap taraçaları. Buradaki rengarenk minderlerde akşama kadar uzanıp, kitap okumak ya da sohbet etmek kadar keyif veren birşey yok. İlk gün sabah bu taraçalarda kendimize bir yer bulup uyuşuk uyuşuk yatmayı planlıyorduk ama nerdeee.. Sanki yer yer birgün önceden rezerve edilmiş, bir tane boş taraça bulamadık. Biz de ertesi gün n'aptık? Sabahın köründe kalkıp, en güzel taraçaya koşup , gazetelerimizi, kitaplarımızı bıraktık. “Burada pinekleyen birileri vardır, lütfen başka bir taraçaya yönelin” mesajını vermek için.. Bizimkisi de çocukluk ama o taraçalardan birinde saltanatımızı sürmeden gidersek gözümüz arkada kalacaktı.
Bir yanımda nehir manzarası, başımın üstünde salkım saçak söğüt ağaçları, diğer yanımda yemyeşil bir bahçe, bir elimde çayım, bir elimde kitabım ve de huzur veren sessizlik, hafif bir meltem, uzanmışım yumuşacık minderlere.. Ohhh deymeyin keyfime..

Nehir kıyısında kahvaltının tadı da başka..
Akşam yemeğinde de haftasonları canlı müzik vardı o zaman, şarkı söyleyen arkadaşın adını hatırlayamıyorum ama bize yaşattığı o güzel gece için minnet duyuyorum ona. O zaman tesisin kapalı restoranı resepsiyonun üst katında, küçük ama şirin bir yerdi. Cumartesi akşamı.. Ahşap mobilyalar -ahşap olan herşey bana pozitif enerji verir-, mum ışıkları ve nostaljik şarkılar.. Bir yandan balığımızı yerken bir yandan da şarkılara eşlik ediyoruz.. Derken kendimi sahnede mikrofonun asıl sahibinden mikrofonu isterken buluveriyorum. O da sağolsun kırmıyor beni. Ama itiraf edeyim heyecandan elim ayağıma karışmıştı o an. Mikrofonu elime alınca tabiki bir şarkı söylemedim, onca insanın gecelerini mahvetmekle elime ne geçecekti ki! Niyetim bir iki laf edip yerime geri oturmaktı. Hala hatırlıyorum ne söylediğimi:

“Bugün bizim evlilik yıldönümüz, yani evleneli tam bir yıl oldu. Sevgili eşime söylemek istediğim birşey var; sana olan sevgim, her geçen gün biraz daha artıyor. Bundan yıllar sonra da katlanarak artacağından eminim” Bir alkış koptu, özellikle de beylerden tabii, kendi eşlerine bu yüzden sitem etmelerine sebep olduğum için üzgünüm ama napiim içimden geldi o an. Eşim bu arada, rahat durmadı tabii; herkesde biraz olan toplum önünde konuşma fobisi benim kocamın genlerinde olmadığı için mikrofonu eline aldığında, bir konuştu, pir konuştu.. Sanırsınız kırk yıllık hatip.. Beni de bu yeteneği ile mi kandırdı acaba? Bizim içingüzel bir jest yaparak da gecemizi daha da şenlendiren ve de "Sakarya" şiirini hakkını vererek okuyarak, tüylerimizi diken diken eden sevgili Galip Beye ve eşine de burdan kucak dolusu sevgiler..
Geçen yıl yeniden Ağva’ya gittik, Paradise Motel’de yer kalmadığı için başka bir tesisde kalmak zorunda kaldık. Bu arada nehirde deniz bisikleti ile turlarken yeni halini de gördüm Paradise Motel’in. Tesisin arazisi arkaya doğru genişletilmiş, yeni bungolawlar yapılmış, havuz büyütülmüş ama o doğayla dost ambiansından birşey kaybetmemiş. Giderseniz bizden selam söyleyin güleryüzlü çalışanlarına..
Birşey daha, Haziran’da siz siz olun Ağva’da denize girmeye kalkmayın!
Merak edenler için web adresi: http://www.paradise-motel.com






Hiç yorum yok: