Alanya'da son olarak Alanya Kalesini ziyaret ediyoruz. Kaleye çıkan tek yolu bulduktan sonra gerisi kolay.
Kale girişinde bizi hediyelik yöresel el yapımı eşyalar satan tezgahlar karşılıyor
Kale girişinde bizi hediyelik yöresel el yapımı eşyalar satan tezgahlar karşılıyor

Kaleden Kleopatra Plajı

Şehrin Bizans dönemi tarihi karanlık. Bu dönemde Korakesium adının yerine Kalonoros (Güzeldağ) adı kullanılmaktaymış. İç kalede bulunan Arap Evliyası denilen kilise, surlarda bulunan bazı kuleler ve Cilvarda burnu üstünde bulunan manastır harabeleri Bizans döneminden kalma.
Geç Bizans dönemine ait olduğu sanılan kilise, iç kaledeki tek Bizans eseri. M.Ö. XI. yy'da yapıldığı sanılmakta.


Biz de şansımızı denedik ama taş gözden kayboldu..

Alanya Anadolu Selçukları’nın çöküş döneminde 1293 yılında Karaosmanoğulları’na geçmiş. 1427 yılında ise Karamanoğulları tarafından 5000 altın karşılığında Memlüklülere satılmış.
1471 yılında ise Gedik Ahmet Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmış.
Toplam uzunluğu 6500 metre olan surlar üzerinde 140 adet burç bulunmakta. Kale kenti kuşatan surlar ve çeşitli savunma hatları bakımından dış, orta ve iç kale olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor.
Kızılkule, Ehmedek , Arap Evliyası Burcu, Tophane ve tekrar başlangıç yeri olan Kızılkule’ye ulaşan surlar arasındaki alan dış kale olarak adlandırılıyor. Burada Kızılkule, Tersane, Tophane gibi Selçuklu yapıları yer almakta.
İç Kale'den şehir merkezi ve orta kale (Ehmedek)

Kalenin en yüksek yerinde bulunan bölüm ise iç kale. Burası kalenin son sığınağı ve savunma noktası. Askeri amaçla kullanılan bu bölümde Saray, Askeri tesisler, sarnıçlar, geç Bizans dönemine ait bir kilise ve Adam Atacağı diye tanınan sarnıcın bulunduğu mekan var.
Kaleden aşağıya yürüyerek inmek en iyi seçenek ama biz zamansızlıktan ve özel şöförsüzlükten yapamadık, yalnızca limanı gören en iyi yerde minik bir manzara molası verebildik.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder