Bugün programımızda doğayla içiçe olmak var, Göynük Kanyonu var..
Kanyon girişinde ilk sürpriz..
Kanyon girişinde ilk sürpriz..
Ekipte 2 kişi daha önce kanyona gelmiş, bilmiş bilmiş önden yürüyorlar. Ekipman olmadığı için doğal olarak kanyonu yukarıdan gören yoldan yürümeyi tercih ediyoruz. Antalya'da yazın öğlen saatinde yürüyüş çok akıl karı değil ama kısa zamanda çok iş başarmaya çalışıyoruz ya sıcağı çok da kafaya takan yok.
Kanyonlar oldum olası bana çok etkileyici gelir, suyun yıllar süren çabaları sonucu yalçın sandığımız kayaları oyarak kendine yol açması ne kadar kudretli olduğunu göstermez mi?
Yol boyu yemyeşil bitki örtüsünün arasında turkuaz rengi göz kırpan deremize bakarak serinliyoruz..
Kanyonlar oldum olası bana çok etkileyici gelir, suyun yıllar süren çabaları sonucu yalçın sandığımız kayaları oyarak kendine yol açması ne kadar kudretli olduğunu göstermez mi?
Yol boyu yemyeşil bitki örtüsünün arasında turkuaz rengi göz kırpan deremize bakarak serinliyoruz..
Yürüdüğümüz yol bir zamanlar bir yere kadar araç geçişine müsade edecek genişlikteymiş, toprak kaymaları ile daralmadan önce..
Öyle bir parkur ki yukarı bakınca alçaklık, aşağı bakınca yükseklik duygusuna kapılıyorsunuz..
Öyle bir parkur ki yukarı bakınca alçaklık, aşağı bakınca yükseklik duygusuna kapılıyorsunuz..
Neyse ki birileri daha önce buraları bizim için yürüyüşe uygun hale getirmiş..
Ve yürüyerek gidilebilecek yol bir yerde son buluyor, küçük bir göletin yanıbaşında kayaların gölgeside yan gelip yatmış 2 köylü ile karşılaşıyoruz. Gölge keyfi yapmak için burada olmadıklarını biraz daha yaklaşınca anlıyoruz. Meğer onlar buradaki tek ticarethanenin işletmecisiymiş. .
Onları bu sistemi kurmaya iten, bizim gibi hazırlıksız gelip de daha ileride ne ola ki? merakı ile yanıp tutuşanlar olsa gerek. Akıllı köylülerimiz pratik zekalarını, işletme yetenekleri ile birleştirip buraya bir transfer sistemi kuruvermişler..
Yerli yapımı, bot fonksiyonu gören araçlar, bir iple 90-100 metre ileride başka bir noktaya bağlı, ip çekilerek bot ilerletiliyor. Ayrıca ayağınız suyla temas etmesin diye, plastik ayakkabıyı bile ihmal etmemişler. Ekibin hazırlıklı gelen kısmı suyun kucağına kendilerini bırakırken, biz de plastik ayakkabılarımızı ayağımıza geçirip botun üzerine yerleşiyoruz, insan gücüyle ilerleyen bir vasıtada süzüle süzüle giderken isterseniz Kleopatra olduğunuzu hayal edin, (tamam.. Kleopatra tahteravanda kölelerce taşınıyordu ama ayakları bu serin sudan mahrumdu ) isterseniz suda ayaklarını çırpma özgürlüğü olan bir çocuk olduğunuzu..
Tek sefer 10 YTL. Pazarlıkla 5 YTL'ye de gidilebiliyor.
Ve mutlu son..
Ve mutlu son..
Daha öteye gitmek için bot bile yetmiyor, ekipman lazım.. Zaten bizim de niyetimiz suda az serinleyip günün yorgunluğunu atmak.
İşte görüldüğü üzere bazıları serin suyun tadını çıkartırken, bazıları da kenarda mayo getirmediği için boynu bükük gariban gariban oturuyor, fotoğraf çekerek kendini avutmaya çalışıyor..
İşte görüldüğü üzere bazıları serin suyun tadını çıkartırken, bazıları da kenarda mayo getirmediği için boynu bükük gariban gariban oturuyor, fotoğraf çekerek kendini avutmaya çalışıyor..
Ve küçük cennete veda ediyoruz..
Mağaranın önünden devam ederseniz, "Likya Yolu" tabelasını takip ederek başka bir rotayı da izleyebilirisiniz.
Kendi aracınızla gitmek isterseniz, Antalya'dan Kemer istikametinde ilerlerken Beldibi ile Göynük arasındaki Göynük Köprüsünü gördüğünüzde, kuzey istikametine dönen yoldan ilerleyin, 6-7 km daha arabayla gidilebilir. Kanyon girişine geldiğinizde, yanınıza pet şişeniz varsa, kaynak suyundan şişelerinizi doldurup sola doğru devam edin. Zira bu sular yol ileledikçe en fazla ihtiyaç duyacağınız şeyler olacak.
Mağaranın önünden devam ederseniz, "Likya Yolu" tabelasını takip ederek başka bir rotayı da izleyebilirisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder