1 Kasım 2007 Perşembe

Rumeli Hisarı..

3 Mart 2007 Cumartesi..

Sık sık önünden geçtiğimiz, vapurla geçerken karşıdan hayran hayran seyrettiğimiz Rumeli Hisarı'nın içini gezmenin zamanı geldi de geçti bile..

Boğazdan hisara bakış
Öğlene kadar hava kapalı, şakır şakır yağmur yağmış.. Tam benim işten çıkacağım saatlerde hava açıyor, pırıl pırıl bir güneş.. Allah'ın sevgili kulu muyum ne! :) Şans eseri hisarın girişindeki otoparkta yer de bulmuşuz. Önce dışarıdan görünen Hisarpeçe kapısından giriyoruz, bizi iki Roma sütununun önünde Dizdar kapısı karşılıyor. Kale dizdarı (kale komutanı)'nın odası muhtemelen bu kapının hemen yakınında yer alıyordu. Dizdar Kapısı'ndan girince sağ tarafımızda müze müdürlüğüne ait bina, sol tarafta da Halil Paşa Kulesi, tam karşımızda da konser platformu yer alıyor. Güvenlik görevlilerine "hisarın her köşesini görebilmek için hangi güzergahı izleyelim" diye soruyoruz.

Sol tarafta pirinç topların yer aldığı yoldan devam ediyoruz. Öğle yemeğini yeni yemişiz, tüm dolaşım sisteminin sindirim sistemine hizmet ettiği dakikaları yaşarken yukarılara tırmanmak bir hayli yoruyor bizi. Ama en tepeye çıkmazsam gözüm açık gider! (Bunu düşünürken çocukken dayımlarla gittiğimiz pikniklerde sürekli dağa bayıra beraber tırmandığım kuzenim geliyor aklıma, neden her yerde tırmanma iç güdüsü oluşuyor bizde? diye oturup masaya bile yatırmıştık konuyu. Çocuk aklı işte, "ben bunun genetik olduğunu savunuyorum ciddi ciddi -babamı da çocukken ağaçtan aşağı indiremezlermiş, köyün en yalçın kayalarına tırmanırmış-, kuzenim de "yok yok bizde alçaklık kompleksi var, ondan sürekli tırmanıyoruz biz" demişti de gülüşmüştük)
Zağanos Paşa Kulesi'nin önüne kadar gelip, kapının kapalı olması gerçeği ile yüzleşiyoruz. Yolumuza surların üzerinden devam etmeye başlıyoruz. Bu arada dar, engebeli ve de yeni yağan yağmur nedeniyle kaygan basamaklardan dizlerimiz titreyerek çıkıyoruz surlara. Aslına sadık kalmak uğruna, sonradan parmaklık eklenmemiş. Orjinallik bozulmamış, iyi hoş olmuş da gezmek için bu kadar riske girmeye de gerek var mı canım! Ama kim yıldırır bizi, ille de en tepeden bakacağız hisara ve boğaza..

Hisar'ı yukarıdan süzmek çok zevkli ama o rizikolu merdivenlerden yeniden inecek olmanın verdiği stres de hala üstümde. Kendi kendime " demek ki yaş ilerledikçe yükseklik korkusu artıyor insanın" diye düşünüyorum ama sonra korkumun nedeninin yükseklik korkusu olmadığına karar veriyorum da rahatlıyorum (Bu psikiyatrideki savunma mekanizmalarını her kim bulmuşsa, ona minnettarım). Aslında yükseklik korkusu değil olay; merdivenlerden inerken ayağımızın hafif kayması ya da başınızın dönmesi halinde sağ kalma şansımın ne kadar az olduğunu biliyorum sadece..

Zağanos Paşa Kulesinden Sarıca Paşa Kulesi'ne surların üzerinden doğrudan geçiş yok, arada bir bölme doldurulmuş, geçiş kapatılmış. Biz de surlardan inip patika yoldan tırmanıyoruz Sarıca Paşa Kulesi'ne.

Saruca Kulesinden Hisar

Sarıca Paşa Kulesinden Boğaziçi Köprüsü'nü, aşağıda Hisar Kahvehanesini ve Halil Paşa Kulesi'nde dalgalanan şanlı bayrağımızı doya doya seyrediyoruz. Bir de için için kızıyorum görevlilere " İnsan şuraya 2 sandelye atar, çay servisi falan yapar" diye. Sonra da eşimi kulenin iniş yoluna dikip Özlem'imi (eşimin kızkardeşi) de alıp küçük bir kuleye çıkıp katalog pozları veriyorum. Eşim de n'apsın, içinden "sevinsin garibim" diye geçirip çekiyor resimlerimizi.. En son sahne platformu haline dönüştürülmüş kısma inip mini konserimi veriyorum. Bu arada nedense hisarda bizden başka turist kalmıyor ??
Hisar için yazılmış çizilmiş pek çok metaryel bulabilirsiniz internette, küçük bir özet yapalım ki "gezelim görelim öğrenelim" ilkesinin, "öğrenelim" kısmı hakettiği yeri bulsun..

Hisar, İstanbul’un fethi için hazırlıklar yapılırken, Boğaz’dan Bizans’a gelebilecek yardımları engelleyebilmek için, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Mimar Müslihiddin'e yaptırılmıştır. Planını bizzat Sultan II. Mehmed çizmiş. Hisar, Boğaz’ın en dar yerinde ve Anadolu Hisarı’nın karşısında konumlandırılmış ki makaslama ateşle, izinsiz, cebren geçmek isteyen herhangi bir geminin derhal batırılması mümkün olsun. Bu iki hisara yerleştirilen toplar sayesinde boğaz tamamen gemilerin geçişine kapatılmış. İki Türk kalesinin karşılıklı genişliği 660 metreymiş.

Hisarda bahara girenler

Malzeme ve işçiler belirlenince, bir yarış halinde, üç kulenin inşası üç vezire verilmiş. Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa. Hemen alınan savunma önlemleri ve zaman zaman Sultan II. Mehmet’in de katılmasıyla, inşaat geceli/gündüzlü çalışarak 3,5 ay gibi kısa bir zamanda tamamlanmış.
Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve küçük Zağanos Paşa adında bir ufak toplam dört kulesi; 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır.

Hisara son bakış

Hisarın ortasındaki, şimdi sadece yarım minaresi duran, caminin sarnıcının üzeri kapatılarak 1960 yılından itibaren Hisar Tiyatrosu olarak kullanılmakta. Cami Şeyhülislam Molla Fenari tarafından yaptırılmış.

Bir zamanlar camii, şimdi ise sahne platformu



Hiç yorum yok: