29 Mart 2009 Pazar

Doğu Karadeniz Turu - Pokut ve Sal Yaylası


Bugün ilk defa gezinin konseptine uygun bir araçla gideceğiz gezilecek yerlere, aracın iki tarafı açık, manzara seyri sınırsız.

Çamlıhemşin’de yine alışveriş molası veriliyor, hemen herkes yine sağdaki soldaki muhtelif dükkanlara doluşuyor, hint işi poşilerden alınıyor, yöresel biçimde başa sarmayı biz pek beceremesek de rehberimiz Celal yarı yolda bırakmıyor.


Çamlıhemşin’den sonra ilk hedef Pokut ve Sal Yaylaları, bu defa belirli bir yerde bizi araçtan indirip “hadi yürüyün zirveye kadar” denmiyor, böyle seyirlik bir araç bulmuşken kimsenin de inmeye niyeti yok zaten.

Yol bir süre sonra toprak yola dönüşüyor, verilen ilk molada arabanın tepesindeki seleye oturma kararı alıyoruz, aşağıdaki sınırsız manzara yetmedi ya bize, iki yanımız değil de dört yanımız açıkta olsun, doğayla daha iç içe gidelim diyoruz .. Tabii başımıza geleceklerden habersiziz.. Virajlar ve tümseklerle dolu dağ yolunun arabayı o kadar sallayacağını, bizde sağa sola çarpmayan uzuv bırakmayacağını önceden bilemezdik ki.. Ama aşağıda oturup da yerimizde olmayı hayal eden arkadaşlara tabii ki acımızı hissettiremezdik, çığlık atıp, ahlayıp vahlamak yerine içine Celal’i de oturttuğumuz spontane türküler söyleyerek bağrımıza taş basıyoruz.

“Oyy Cemalum Cemalum ne ettun sen bize…” Gerisini buraya yazamayacağım.. :)))

Neyseki bir de böğürtlen molası veriliyor da yerimizi başkalarına lütfeder gibi sunuyoruz ama bu arada kompressör fonksiyonu görür diye çantalarını da yanlarına almalarını sıkı sıkı tembih ediyoruz.

Ve nihayet Sal Yaylasındayız..



Sal Yaylası, betonarme bina yasağı olduğu için özü çok bozulmamış yaylalardan, eletrik kabloları yer altından verildiği için elektrik direği trafiği de girememiş yaylaya.

Üstteki mangalın son kurbanları..


Yayla evlerine ve karşıdaki Pokut Yaylasının manzarasını uzun uzun seyredip, çimenlerde de yuvarlandıktan sonra başka bir patikadan Pokut’a geçiyoruz.


Pokutta bir Nilgün, Sema, Deniz , Cem rüzgarı..


Pokut’ta yaylanın en ucunda bir pansiyon var, adı sanı daha net aleminde henüz duyulmamış bu mekan bize öğle yemeği ziyafeti çekiyor. Ziyafet diyorum, çünkü buraya geldiğimden bu yana Sümele yakınlarındaki Coşkundere tesislerinde yediğimiz yemekten sonraki en lezzetli öğünümüzü yiyoruz. İşte yerel yemek ziyafeti böyle olur..
Yemekte; muhlama (enfes), köfteli sebze yemeği, peynirli börek, domates çorbası ve halis mısır ekmeği..




Demircioğlu Pansiyonu sahipleri Firdevs ve Ekrem Demircioğlu sağolsunlar bana pansiyon odalarının kapılarını da açıyorlar, sezon sonu olduğu için odalar genellikle toplanmış.



Üst katta kendileri kalan Demircioğlu çiftinin bu işe gönül koydukları çok belli, Pokut Yaylasının güzelliğine, bu ahşap pansiyonun uykusunu ve de leziz yemeklerini de katarsanız burada huzur dolu bir tatil geçirebilirsiniz.. Pansiyon şimdilik 20 yataklı ama yatak sayısı gelecek yaza kadar artırılıp odalara lavabo da yapılacakmış.

Yemekten sonra çaylarımızı içip biraz da istirahat edildikten sonra yine başka bir patikadan yürüyerek Ernetab düzlüğüne çıkıyoruz.


(Ernetab; kelime anlamı ile “düz” demek) Buradan ilerlerken şu yol yapımı esnasında yol genişliğinin abartılarak ormanın istila edildiği Hazindak Yaylası’nı da uzaktan seyrediyoruz.


Pokut'tan Ernetab Düzlüğüne..

Ernatab hatırası..


Ernetab Düzlüğünden manzara uçsuz bucaksız, karşımızda Altıparmak Dağları, Kemerli Kaçkar, Kaçkar Zirvesi, Huser Yaylası, Kavrun, Çaymekçur ve Palekçur Yaylaları ve tabii en aşağılarda da Ayder Yaylası hava sisli de olsa net olarak görülebiliyor..

Karşıda en üstte kavisli yol olan yer, Huser yaylası, şu bulut denizinin üstünde tulum resitali dinlediğimiz yer..



Kendimizi evimizde hissettirdikleri doğru, ama bu kadar hissedilmez ki! :)) Nesibecim ,sevgilerimi gönderiyorum sana buradan..


Seyir keyfine doyulmaz ama gitme vakti gelince yine tek sıra halinde patikayı takibe başlıyoruz, Pokut'da bizi bekleyen aracımıza yeniden binerek bu güzel yaylaya veda ediyoruz.
Yolda ünlü Ayder balından alıp yeniden Ayder yolunu tutuyoruz.

Ertesi gün , sabah yola çıkıldıktan sonra hava aniden değişiyor, gökten kovayla su dökülüyormuşçasına kuvvetli bir yağmur başlıyor, demek bu sabah gelecek yeni grup bizim kadar şanslı olmayacak..

Biz Karadeniz'e doyamadık, öümüzdeki yaz kısmet olursa Karadeniz'in başka bir bölgesine gitmeyi planlıyoruz.

Doğu Karadeniz'de pek çok yaylaya araç ulaşımını sağlamak üzere yol yapım çalışmaları hızla sürüyor. Bu şu demek; o güzelliklere yürüyerek ulaşamayan pek çok kişi için büyük bir kolaylık, aynı zamanda şu demek; insanların bir yere kolay ulaşabilmesi, doğa dejenerasyonun o kadar hızlanması demek.. Bu bakir bölgeleri keşfetmek için henüz çok geç değil, elinizi çabuk tutun derim.. :)

Hiç yorum yok: