28 Ekim 2007 Pazar

Bursa Gezisi III


02/01/2007

İşte nihayet Osmanlı Devleti'nin ilk başkentindeydik..
Bursa’ya geri geldiğimizde öğlen olmuştu ve karnımızda deli gibi çan çalıyordu. Tabii ki Bursa’ya kadar gelip de İskender yemeden hele de İskenderoğlu’na uğramadan olmaz dedik. "Ellerine sağlık, böylesini daha önce hiç yememiştim" demek isterdim ama diyemedim. Sanırım dönerin lezzeti biraz da kullanılan tereyağından geliyor. İskenderoğlu restoran, gerçek İskender kebabını ilk defa yapan İskender Efendi'nin torunlarına aitmiş, bu çevrede bir hayli de ünlüymüş. "Ünlü mü? Marka mı? Haa o zaman bu fahiş fiyatları hak ediyor” dedik geçtik bir turist olarak ama keşke daha uygun olsaydı fiyatlar da daha çok insan bu güzel lezzeti yaşayabilseydi..

Bursa Orhan Camii
Karnımız tok, keyfimiz yerinde, başladık ufak ufak keşfe.. Önce Ulu Camii’yi gezdik.
Bursa Ulu Camii'yi tarihte en büyük Türk camiisi olarak bilirsiniz. Ama benim asıl ilgimi çeken Camii minberinin doğu yakasındaki Samanyolu Galaksisi. (Biz gittiğimizde minberde tadilat olduğu için maalesef yakından göremedim.)
Araştırmacı Fevzi Ülgü, 1980'den beri minber üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu keşfetmiş galaksi işlemesini. İşin şaşıtıcı olan tarafı ise gezegen kabartmalarının birbirlerine göre büyüklüklerinin oranları gerçeği ile aynı, 9 gezegenin temsili kabartmasının birbirine olan uzaklıkları da bilimsel olarak gerçeği ile doğru orantılı. En önemli ayrıntı ise plüton gezegenin tek başına ayrı platformda bir açı farkı ile gösterilmiş olmasıdır. Bilindiği gibi güneş sisteminin ilk sekiz gezegeni aynı düzlem içinde bulunmakta, plüton gezegeni ise farklı bir açı ile ayrı bir düzlemde dolanmaktadır. (Bilim dünyası artık Plüton'u gezegen olarak kabul etmiyor)

Minberde güneş sistemini sembolize eden kabartma motifler
Güneş sisteminin dokuz gezegeniyle birlikte Bursa Ulu Camii'deki minbere işlendiği 1402 tarihinden tam 231 sene sonra 1633'de batıda da Galileo'nun dünya dönüyor dediği için engisizyonda yargılanmış olması, batı bilim dünyasıyla Türk bilim dünyası arasındaki mesafeyi yeterince göstermekte.

Ulu Camii şadırvanı ve hat örnekleri

Biliyorum çok memnuniyetsiz biri olduğumu düşüneceksiniz ama Ulu Camii biraz beni hayal kırıklığına uğrattı. Hayal kırıklığına uğramamın tek nedeni camiinin bakımsızlığı, sahipsizliği. İnsanlar sağda solda ellerinde kameralarla fotoğraf makinaları ile dolanıp dururken, bazı insanlar da önlerinden yığınla insan geçerken ibadetlerini yapmaya çalışıyor. Ne yazık, burası kutsal bir ibadet mekanından çok bir müzeye benziyor. Bir çok camide ziyaret belirli bir yere kadar serbest, geri kalan kısmı ibadetini yapmak isteyenlere ayrılmış durumda.

Tüm büyük camilerimiz gibi içeriye girdiğinizde sizi bir ihtişam duygusu sarıyor hemen. İnsan farklı bir enerjiyle sarmalandığını hemen hissediyor. İç mekan süslemeleri açısından en güzel camilerimizden birisi diye duymuştum, gerçekten öyleymiş. İçeride tam 192 adet hat levhası varmış, hat yazılarını tek tek inceleyecek kadar vaktimiz olsamasa da bir iki tanesine bakmak o sanat inceliğini anlamaya yetiyor. Diğer camiilerden farklı olarak burada ibadetini yapacaklar kış gününlerinde kapalı ortamda abdest alma ayrıcalığını yaşıyorlar. Şadırvan caminin tam ortasında, önceden üstü açıkmış, sonradan cam ile kapatılmış.
Yıldırım Beyazid 1396’da birleşmiş Avrupa ordularını Niğbolu’da mağlup edince, elde ettiği ganimetle 20 camii inşa ettirmeye karar vermiş ama padişahını fikrini değiştirip, 20 kubbeli tek camii inşa etmesi için ikna etmişler.

Ulucami ile Orhan Camii arasındaki geniş alana yayılan Kozahan 1492 yılında II. Bayezid tarafından İstanbul' daki camii ve medreselere gelir temin etmek üzere yaptırılmış. İki katlı 95 odalı Kozahan, geçmişte tarihi 'ipek yolu'nun en önemli uğrağı imiş, her yıl Temmuz-Ağustos’da koza borsası açılıyormuş.

Koza Han

Eşarp, flar ve aksesuar merakınız varsa, Bursa’dan ipekten yapılmış bir şeylerle dönmek istiyorsanız burası tam yeri. O kadar çok kumaş çeşidi var ki başınız dönüyor..

Koza Han iç mekan

Koza Han’dan sonra programda Yeşil Türbe vardı ama zaman kısıtlaması nedeniyle onu atlamak zorunda kaldık. Muradiye Külliyesine giderken yolumuzun üzerindeki Orhan ve
Osman Gazi’nin türbelerini de ziyaret ettik.

Orhan Gazi Türbesi ve sekizgen şekilli Osman Gazi Türbesi

Osman bey vefat ettigi zaman zayif bir rivayete göre, Sögüt'te babasının yanına defnedilmiş ve Bursa alınırsa oraya defnini vasiyet etmisti. Bursa, Orhan Gazi tarafından fethedildikten sonra vasiyeti yerine getirilerek cesedi Bursa'ya nakledilip, Hisar'da (Saint Eli) namina yapilmiş olan Gümüşlü Künbed'e defnedilmiş. Bir başka rivayet de Osman Gazi'nin şehir kuşatması devam ederken Orhan Gazi'ye kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa'da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" demesi üzerine buraya defnedilmiş. Bursa'nın fethinden önce şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı XI. yüzyılda yaptırılmış. Bina 1801 kasım ayında büyük bir yangında hasar görmüş ve onarılmış. 1855 yılındaki depremde ise önemli kısmı yıkılmış. 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından eskisine sadık kalınarak yaptırılmış. Oğlu için yaptırılan Orhan Gazi Türbesi de Tophane parkının girişinde sağda.

Bu İki türbenin ortasında kalan kısımda ise, Hacivat Köprüsü civarında vatanları için ölen İstiklal Savaşı şehitlerinin mezarları var. Bir Fatiha okumayup hemen arka taraftaki Tophane parkına geçtik. Bursa'nın panaromik manzarasını rahatça izleyebileceğimiz Tophane Parkının en ihtişamlı yapısı ünlü "saat kulesi"

Tophane'den Bursa

Saat kulesi

Osmanlı devrinde Ramazan ayı iftar vaktini bildiren topun atıldığı yerde bulunması nedeniyle "Tophane" diye de anılan kule, Sultan 2.Abdülhamit'in tahta çıkışının 30'uncu yıldönümü olan 31 Ağustos 1906'da bitirilerek, Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle Bursalılar'ın hizmetine sokulmuş. 4.65 x 4.65 metre planlı, 6 katlı saat kulesi, 25 metre yüksekliğindeymiş. Günümüzde orijinali yerine elektronik bir saat takılan kule, Bursa Belediyesi'nce yangın gözetleme amacıyla da kullanılmaktaymış.





Hava iyice kararmadan Muradiye Külliyesi'ni de ziyaret edebildik.

Muradiye külliyesi, Bursa’da hüküm süren son Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murat tarafından yaptırılmış. Camii, medrese, imarethane, hamam ve türbelerden oluşmakta. Türbeler, Padişah II. Murat, değişik dönemlerden şehzadeler ve padişah yakınlarına ait kabirleri barındırıyor. Bu türbelerden II. Murat’a ait olan, diğerlerinin aksine o kadar sade ve gösterişsiz ki.. Türbenin kapısının üstünde yazan kitabede II. Murat'ın 1451’de ölümü üzerine vasiyetine uygun olarak , oğlu Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldığı yazmaktaymış. Vasiyeti üzerine türbenin kubbesi açık bırakılmış ve tam bu açıklığın altında bulunan sade mermer lahdin üzeri toprakla örtülmüş.

II. Murat Türbesi

II. Murat Türbesi haricindeki diğer türbeler; Şehzade Ahmet Türbesi (Sultan II: Beyazid'in oğlu), Şehzade Mahmut Türbesi (Sultan II: Beyazid'in oğlu), Şehzade Mustafa (Fatih'in büyük oğlu) ve Cem Sultan Türbesi, Gülşah Sultan Türbesi (Fatih'in eşi ve Şehzade Mustafa'nın annesi), Ebe (gülbahar ) Hatun Türbesi (Fatih’in ebesi), Hatuniye (Huna-Hüma Hatun) Türbesi (Fatih’in annesi), Mükrime Hatun Türbesi(Fatih'in ilk eşi), Saraylılar Türbesi, Gülruh Sultan Türbesi, (II: Beyazid’in eşi), Şirin Hatun Türbesi (II: Beyazid’in eşi ve Şehzade Abdullah'ın annesi).

İç duvar süslemeleri en zengin türbelerden Cem Sultan ve Şehzade Mustafa Türbeleri

Fatih'in taht mücadelesi için kardeş katlini vacip kılmasıyla olanlar olmuş işte..

Medrese kısmı bugün "Kanser Erken Tanı Merkezi" olarak kullanılmakta. İmaret kısmında ise Daruzziya adında bir restoran faaliyet göstermekte. Camii hala cami olarak kullanılıyor.

Muradiye Camii

Bursa gezimizde çıkardığım sonuç şuydu; daha doğal güzelliklerini, yeşilliğini göremedik ama şehrin kendisi tam bir tarih ansiklopedisi, biz ise yalnızca bir sayfasını çevirmeye vakit bulabilmişiz. Bu demek ki yine okumaya geleceğiz seni…

Bursa ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak için sevgili hbasak'ın http://bursadayasam.blogcu.com/ adlı blogunu ziyaret edebilirsiniz.

Hiç yorum yok: