31 Aralık 2006
Kurban bayramının ilk günü, yılın son günü..
Kurban olayını sabahtan halledip bir boğaz gezintisi yapalım dedik. Atlı Köşk (Sabancı Müzesi) civarında park edip düştük yola. Baktık ki Sabancı Müzesi kapalı, Sarıyer istikametinde devam ederken Emirgan tabelasını farkettik. Asıl lale zamanı gezmeliymiş Emirgan'da, daha önce gidenler öyle diyor.. Ama şehrin ortasında orman havası yaşamak için illede o zamanı beklemek mi lazım?
Bugün Emirgân'ın bulunduğu alan 16. yüzyıl ortalarına kadar boşmuş, hazine arazisiymiş; 18. yüzyıl ortalarına kadar da tamamen ormanlıkmış. 16. yüzyıl ortalarında Nişancı Feridun Bey'e bağışlanan araziye bir - iki köşk yapılmış. 17. yüzyılda ise burası, IV. Murat tarafından, kendisine Revan Kalesi'ni hiç savaşmadan teslim ettiği için İstanbul'a getirip adını Yusuf Paşa olarak değiştirdiği Emirgûneoğlu Tahmasb Kulu Han'a verilmiş. Böylece bölge "Emirgûne Bahçesi" olarak anılmaya başlanmış.
Çok daha sonra Feridun Bey Bahçeleri adıyla anılan park, birkaç kez el değiştirmiş. 1860'lı yılların sonuna doğru Hidiv İsmail Paşa nın eline geçmiş ve kıyıya yaptırdığı büyük ahşap sarayının arka bahçesi olarak kullanmış.
İsmail Paşa'nın o dönemde yaptırdığı köşklerden (Pembe Köşk, Beyaz Köşk ve Sarı Köşk) iki tanesi Beltur işletmesinde, kafeterya ve restoran olarak hizmet veriyor.
Sarı Köşk
Çok daha sonra Feridun Bey Bahçeleri adıyla anılan park, birkaç kez el değiştirmiş. 1860'lı yılların sonuna doğru Hidiv İsmail Paşa nın eline geçmiş ve kıyıya yaptırdığı büyük ahşap sarayının arka bahçesi olarak kullanmış.
İsmail Paşa'nın o dönemde yaptırdığı köşklerden (Pembe Köşk, Beyaz Köşk ve Sarı Köşk) iki tanesi Beltur işletmesinde, kafeterya ve restoran olarak hizmet veriyor.
Sarı Köşk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder