Biraz İstanbul gezileri yapmaya ne dersiniz.
22 Temmuz 2007
Ayasofya bahçe kapısında uzunca bir kuyruk var, neredeyse tek Türk biziz. Turist avına çıkan rehberler bizi de yabancı turist zannetip, hangi dil olduğunu anlamadığım bir dille ısrarla bir konuda ikna etmeye çalışsa da kuyruktan bir adım bile uzaklaşmıyoruz. Rehber arkadaşa da nasıl olur da bizi yabancı turist zanneder diye bir sopa atmadığımız kalıyor.
Bahçede çeşitli köşelere yerleştirilmiş bir sürü tarihi kalıntı karşılıyor bizi. Müzeye girmeden önce ana girişin önündeki çukurluk alan ve çukurun içindeki koyun motifli eser hemen farkediliyor. Koyun motifleriyle bezeli üçgen formunda dev boyuttaki giriş alınlığı 1935’de Schneider tarafından kazılarda bulunmuş. Sonradan aslında burasının çukur olmadığını bizim bulunduğumuz zeminin yapılaşma sonrası ortaya çıktığını öğreniyorum.
22 Temmuz 2007
Ayasofya bahçe kapısında uzunca bir kuyruk var, neredeyse tek Türk biziz. Turist avına çıkan rehberler bizi de yabancı turist zannetip, hangi dil olduğunu anlamadığım bir dille ısrarla bir konuda ikna etmeye çalışsa da kuyruktan bir adım bile uzaklaşmıyoruz. Rehber arkadaşa da nasıl olur da bizi yabancı turist zanneder diye bir sopa atmadığımız kalıyor.
Bahçede çeşitli köşelere yerleştirilmiş bir sürü tarihi kalıntı karşılıyor bizi. Müzeye girmeden önce ana girişin önündeki çukurluk alan ve çukurun içindeki koyun motifli eser hemen farkediliyor. Koyun motifleriyle bezeli üçgen formunda dev boyuttaki giriş alınlığı 1935’de Schneider tarafından kazılarda bulunmuş. Sonradan aslında burasının çukur olmadığını bizim bulunduğumuz zeminin yapılaşma sonrası ortaya çıktığını öğreniyorum.

Dış narteksden 5 kapılı iç nartekse geçiliyor. İç narteksi gezmeyi sonraya bırakıp doğruca müzenin asıl salon kısmına yani orta nefe yöneliyoruz. Orta nefe geçerken bir an imparatorun sözleri çınlıyor kulaklarımızda; “ Geçtim Süleymanı!” Bu Süleyman, Kudüs’teki ünlü Süleyman Tapınağı’nı yaptıran Hz Süleyman.
Ayasofya’nın adının Azize Sofya'dan geldiğini sanırdım ama öyle olmadığını sonradan öğrenmiş oldum. Hagia Sophia Yunanca “kutsal bilgelik” demek. Buradaki sözcük, Hıristiyanlık Üçlemesi’nin (Teslis) ikinci unsuru olan kutsal bilgeliğin karşıtı olan Sophia. İlk yapıldığı yıllarda ”megalo eklessia” (büyük kilise) denmekteydi.
360 yılında yapılan ilk Ayasofya aynı yerde idi ve ahşap çatılıydı, yanınca yerine yapılan yeni Ayasofya 415 yılında tamamlandı. Bu yapı ünlü Nika İsyanında 532 yılında yerle bir edilince Iustinianos tarafından aynı yıl yeniden yaptırılmaya başlandı ve 5 yıl sonra tamamlandı, 27 Aralık 537’de açıldı.
İmparator Iustinianus, Ayasofya’nın yeniden yapımı için önceden kendileri hakkında övgüler duyduğu, Anadolulu iki usta matematikçiyi, İsodoros ve Tralles (Aydın)’li Antemios'u İstanbul’a getirtti. İnşaat için tüm olanaklarını seferber etti, ülkenin dört bir yanından , antik eserlerden toplattığı sütunları , taşları Ayasofya temel inşaatının önüne yığdı. İç mekanda yan sahınları taşıyan dörderden sekiz yeşil sütunu Efes’teki Artemis Tapınağı’ndan taşıttı.
Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), apsis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.
Girer girmez ilk baktığım yer müzenin kubbesi oluyor, 32 m çapı ile İstanbul’daki en geniş mabet kubbesini tadilat nedeni ile maalesef net göremiyorum.
558 Mayısında depremle kubbenin doğu kısmı çökmüş. Daha sonra kubbe altı metre kadar yükseltilmiş ve en son halini almış. Kubbe çeşitli onarımlardan sonra dairesel olma özelliğini yitirmiş.
Bilindiği gibi İstanbul’un fethinden 2 gün sonra Ayasofya camiye çevrildi ve "Fethiye Camii" adını aldı. Hemen bir minare eklendi, mihrap ve minber yerleştirildi. Bu minare doğu yönde kızılımsı ve ince olandır. 2. Beyazid döneminde Topkapı Sarayı tarafındaki taş minare ilave edildi. 16. yy sonlarına doğru 3. Murat zamanında , ünlü mimarımız Sinan’a tramvay yolu tarafındaki iki minare yaptırıldı.
Aynı anda yapılmayan ilave minare birimleri eserin dışarıdan daha ziyade destek fonksiyonunu görürken estetik görünümü de biraz bozmakta.
Solda ilk göze çarpan yapılardan biri dev boyutaki yekpare mermer “abdest urneleri” ni, denildiğine göre 3. Murat Bergama’dan getirtmiş.






Sağ nefde yer alan I. Mahmut Kütüphanesi, ilk olarak 1552 yılında Kanuni tarafından yaptırılmış. Kütüphanenin ilk kurucusu Kağıt Emini Hacı Cihan Bey ‘miş. Mimarı Kayserili Hacı Mehmet Ağa, Son şeklini veren ise I. Mahmut. Demir şebeklerinin ince işçiliği hemen göze çarpmakta.



Müzeyi daha farklı açılardan görmek için en uç noktalara kadar ilerliyoruz. Kubbe pandatifleri (kubbeyi altındaki dikdörtgen mekana bağlayan büyük üçgen bingiller) üzerinde dört büyük melek figürü bulunur.


Sağ üst galeri içinde ilerlediğimizde önce mermer kapı karşılıyor bizi.


Aynı bölmede yere monte edilmiş mezar kapağı üzerinde Henricus Dandolo, Latin yağmacıların komutanının ismi kazınmış olarak görülür.
1204 yılında 4. Haçlı Seferi olarak gelişip İstanbul’un işgali ile sonlanan Latin yağmasında kilisenin içindeki pek çok kutsal eşya (rölikler) , dekoratif malzeme İtalya’daki kiliselere kaçırıldı..
Biraz daha ilerlediğimizde iki mozaik tablo daha çıkıyor karşımıza. Bir tanesinde IX. Konstantin Monomahos ile eşi Zoe'nun yer aldığı bir pano var, ortada Hz İsa bulunmakta. Biraz gerideki başka bir panoda, 2. İoannes Komnenos, Macar asıllı eşi Eirene ve çocukları tasvir edilmekte.
Üst galerilerden sonra yeniden aşağıya inip iç narteksi geziyoruz. Bu nartekde bazı Bizans taş eserleri, vaftiz çanağı gibi buluntular sergileniyor. Mermerden bir prenses lahidi de burada.


Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini burada bulunmaktaymış.
Bazı arkeolojik terimler:
Narteks: Kiliselerin ön cephesinde bulunan giriş bölümü
Nef: Eski kiliselerde, binanın ana aksı yönünde devam eden koridorlardan her biri.
Apsis: Bazilika tipi kilisenin doğu kısmında dışarı yarım yuvarlak taşan kısım. Mihrap yerine geçen bölme.
Atrium: Kilise avlusu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder