Haftasonu İstanbul'un keşmekeşini ve sıcağını unutturacak bir yerlere gidelim, mümkün olduğunca şehirden uzak olsun düşüncesiyle hareket edince programa Kastamonu il sınırları içindeki Küre Dağları yazılıyor..
Yola Cuma akşamından çıkıyoruz, sabah 9.00 civarı Küre Dağları Milli Parkı giriş kapısındayız. Kalacağımız tesis “Park Ilıca” milli park sınırları içinde.
Tesise varınca otobüsten iner inmez, eşyalarımızı bir an önce kalacağımız bungolowa yerleştirme derdindeyiz ama kahvaltı hazır olduğu için önce kahvaltıya alınıyoruz. N’apalım aç kalmaktansa programa uyacağız.. Açıkbüfe kahvaltımız standart gıdalardan oluşuyor, dağ başında buna da şükür Kahvaltıdan sonra bungalowlara dağılılıyoruz. Odamız dört kişilik, 4 tane yatağı odaya bir şekilde sığdırmışlar işte. Dekorasyon pek de şık sayılmaz ama yatak ve yorgan ikilisi, titreşimli bir yolculuktan sonra pek iyi geliyor. Gece boyunca gözümü kırpmadığımdan kafam bulanık, bungalowun duvarlarından gelen çam kokusunu duyana kadar evden uzakta bir yerde olduğumun bilincine pek de varamıyorum.. Aaa bir de bakıyorum bizim grubun yarısı çadır konaklamalı tarifeyi seçmişler, patır patır çadırlar kuruluyor, çadırda konaklamanın tadı bir başka ama banyolu bir oda yanıbaşımdayken çadırla hiç işim olmaz.
Yola Cuma akşamından çıkıyoruz, sabah 9.00 civarı Küre Dağları Milli Parkı giriş kapısındayız. Kalacağımız tesis “Park Ilıca” milli park sınırları içinde.
Tesise varınca otobüsten iner inmez, eşyalarımızı bir an önce kalacağımız bungolowa yerleştirme derdindeyiz ama kahvaltı hazır olduğu için önce kahvaltıya alınıyoruz. N’apalım aç kalmaktansa programa uyacağız.. Açıkbüfe kahvaltımız standart gıdalardan oluşuyor, dağ başında buna da şükür Kahvaltıdan sonra bungalowlara dağılılıyoruz. Odamız dört kişilik, 4 tane yatağı odaya bir şekilde sığdırmışlar işte. Dekorasyon pek de şık sayılmaz ama yatak ve yorgan ikilisi, titreşimli bir yolculuktan sonra pek iyi geliyor. Gece boyunca gözümü kırpmadığımdan kafam bulanık, bungalowun duvarlarından gelen çam kokusunu duyana kadar evden uzakta bir yerde olduğumun bilincine pek de varamıyorum.. Aaa bir de bakıyorum bizim grubun yarısı çadır konaklamalı tarifeyi seçmişler, patır patır çadırlar kuruluyor, çadırda konaklamanın tadı bir başka ama banyolu bir oda yanıbaşımdayken çadırla hiç işim olmaz.

Kanyon ufukta görünüyor, yağmur bulutları da..

Kanyon, Devrekani Çayı ile Kanlıçay’ın birleştiği bölgeden başlıyor, Cide ilçesi istikametinde 12 km uzunluğunda yan duvar kayaların yüksekliği yer yer 800-1300 metreye ulaşmaktaymış.
1994 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden gelen 4 öğrencinin burada kaybolup 14 gün sonra Cide'de ortaya çıkmasıyla basında "vahşi cennet" tanımlamaları adını duyurmuş. Kanyon içi yürüyüş için ne ekipmanımız var ne de zamanımız..




"gölette yüzmek tehlikelidir" tabelalarına rağmen suyun cazibesine kapılmamak mümkün değil..

Göletten aldığımız enerjiyle yeniden tırmanışa geçiyoruz, Ilıca Göletinini yüksekten seyrediyoruz.

Horma Kanyonu ağzında ufak bir fotoğraf molası veriyoruz. Kanyon girişindeki kaya oluşumları, suyun aşındırması sonucu ilginç şekiller almışlar, görülmeye değer bir manzara..

Eski evlerin bazılarında yığma tekniği kullanılmış. Yığma tekniğinde, ahşap hatılların veya kabaca düzeltilmiş kütüklerin köşelerde açılan ve boğaz adı verilen kertikler vasıtasıyla birbiri üzerine bindirilmesi ile duvarlar oluşturuluyor. Ayrıca bu hatıllar sübek adı verilen ağaç çivilerle desteklenmekte.




Küre Dağları Milli Parkı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder