Zümrüt Köyünden sonra Azdavay sınırları içindeki Çatak Kanyonu'nu görmek üzere yeniden yola düşüyoruz.
Kanyon içi yürüyüş gene yok, kısa orman içi yürüyüşten sonra, belirli bir yerden kanyonun azametini seyredip geri döneceğiz.
Kanyon içi yürüyüş gene yok, kısa orman içi yürüyüşten sonra, belirli bir yerden kanyonun azametini seyredip geri döneceğiz.

1 kilometrelik orman içi yürüyüşten sonra 900 metre yukarıdan kanyonu seyredeceğimiz bölgeye geliyoruz.


Paşanın çamaşır gününe rast gelmişiz. :))

Bahçede alabalık havuzları ve çeşitli köşelerinde ahşaptan yapılma alet ve yapılar mevcut.

Paşakonağı, 150 yıllık tarihi geçmişe sahip. Mirasçıları tarafından 5 milyar karşılığında odun olarak satılığa çıkarıldığı öğrenilince , kaymakamlık olaya el koymuş ve konağı 10 yıllığına kiralamış. İsviçre Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Hollanda Büyükelçiliği, Garanti Bankası, Kastamonu Valiliği ve Pınarbaşı Kaymakamlığı'nın destekleriyle 1 yılda restore edilen konak 8 odası ve 30 yatak kapasitesi ile hizmete sunulmuş.
Paşakonağı ağız tadıyla son gezdiğimiz yer oluyor, zaman kısıtlılığı nedeniyle Saranbolu'da yalnızca yemek molası verilecek kadar, zamanımız var. Ekibin bir kısmının ağzından Safranbolu tandırı düşmeyince bizi de alıyor bir merak, otobüsden iner inmez çevredeki tarihi dokuya, geleneksel Safranbolu evlerine hiç yüz vermeden buranın en iyi tandır kebapçısını aramaya başlıyoruz. Bir polis memuruna soruyoruz, bize birkaç yer ismi veriyor, zaman sıkıntımız yüzünden en yakınında karar kılıyoruz.
Kadıoğlu Şehzade Sofrası’nı görünce adımlarımız iyice hızlanıyor, girişten sonra merdivenle avlu işlevini gören kısma iniyoruz.


Aman Allahım, burayı da Çinliler basmış! Buraya has, burayı hatırlatan hediyelik eşyalar almak isteyen biri için geleneksel Safranbolu ev maketlerinden ve magnetlerden başka alacak birşey yok nerdeyse.. Maaliyeti ucuza getirmek için belki maketler de Çin'den sipariş ile geliyor, kim bilir..

Neyse, kaybolmaca uzun sürmüyor, tesadüfen gene karşılaşıyoruz başka bir sokakta..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder