Aşağı- Yukarı Çeymakçur Yaylası (03.09.2007)
Sabah 8:00 gibi kahvaltı hazır, yöresel ürünler ekstraya giriyormuş, kahvaltı gaaaayet standart, domates, peynir, zeytin.. Saat 9:00 gibi arabayla yola çıkıyoruz. Karadeniz yaylası göreceğiz heyecanı ile dolmuşun en önüne kuruluyoruz. Yaklaşık 1500 metrede daha önce dağdan yuvarlanmış buzulu görmek için mola veriyoruz. Aşağı Çaymekçur denilen yaylaya kadar araçla gidiyoruz, yukarı Çaymekçur’a kadar yürüyerek çıkılacakmış. Denildiğine göre en kolay parkurlardan biriymiş. İlk gün olduğu için olsa gerek bana hiç de kolay gelmiyor, biraz zorlanıyorum. :( Yukarı Çaymekçur rakımı yaklaşık 2000 metre. Yukarı Çaymekçur’da bir yayla evine misafir oluyoruz. Hatice Teyze vadinin karşı kıyısında , Celal ile bağırarak iletişime geçiyorlar. Hatice Teyze eve gelene kadar teyzenin yakınları bizi evin bahçesine buyur ediyorlar, herkesin pili bitmiş durumda, bulduğumuz yere yığılıp kalıyoruz.


Dönüşte dereye gireceğiz, serinliyeceğiz ama yanımızda mayo yok, bazıları da yüzmek için uygun yer yok diye bulunduğu yerden inmeyip “cool” takılıyor. :)


Çaymekçur adı çermakcur’dan gelmekte. Çermakçur (çermak = beyaz, çur =su) Ermenice kökenli, asıl rakı anlamına gelmekte. Evlerin hemen hepsi yöreye özgü ahşap mimari örneği. Daha çok Güroluk Köyü sakinleri burada ikamet etmekteymiş.
Yaylacılığın amacı yazın sıcaklardan kaçıp serin hava arayışı değil, hayvanların otlak ihtiyacını karşılamakmış. Yaylada kışa hazırlık olarak ot biçilip kurutuluyor, hayvanların kışlık yiyeceklerinin bir kısmı bu kurutulmuş otlardan oluşuyor. Açıkçası önceden neden yayladan ot biçilip sırtlarda taşındığına bir anlam veremezdim.
Çaymekçur’da sucuk ekmeklerimizi yedikten sonra bir canlanma başlıyor grupta yeniden, arabadan gelen müzik sesinin etkisi mi bu bilemiyorum. Horon oynamayı azıcık bilenler bize kısa bir şov yapıyor. Nilgün, Nesibe ve Celal’e buradan tekrar teşekkürler..




Galer Düzü, adından anlaşılabileceği gibi düzlüğü geniş bir bölge, Ağustos ayında yayla şenliklerine de ev sahipliği yapmaktaymış.
Galer Düzünde bizi bir çay ziyafeti bekliyor.


Ayder’e yaklaşırken Sevdalılar Kayasını da kadraja almak için tam fotoğraf makinemi hazırlıyordum ki bir de baktım kayanın üstünde bir aile piknik yapıyor, bu duruma bozulmam çok uzun sürmüyor, kayanın üzerindeki aileye sadece “meraba” dememiz, ailenin elinde avcunda ne varsa bizimle paylaşmasına yetiyor. Tam sevgili Sema, kayanın tepesine çıkmış, ailenin sofrasına oturacakken müdahale ediyoruz, neme lazım, bir daha Karadeniz’e gelmeye yüzümüz olsun değil mi? Ben diyorum, Doğu Karadeniz insanı bambaşka!
Ayder girişindeki Gelintülü Şelalesini de doyasıya seyredip pansiyonumuza geliyoruz.
Yarın programda Avusor Yaylası var..
Yarın programda Avusor Yaylası var..
1 yorum:
Buralar ne güzel böyle,bidahakı gezinize bizide alın lütven.cevap beklıyorum
sema
Yorum Gönder